Yedikule’de Palimpsest

The Palimpsest Library, İstanbul Bilgi Üniversitesi Mimarlık Fakültesi'nde Sinan Logie ve Deniz Çalış Kural yürütücülüğünde gerçekleşen "Yedikule Gazhanesi Dönüşümü" projesi kapsamında geliştirildi.

“Hafıza, sonsuz ve karmaşık bir palimpsesttir.”
C. Baudelaire

1887’de kurulmuş olan Yedikule Gazhanesi, kentin ilk havagazı fabrikasıydı. Avrupa yakasının enerji ihtiyacını 1990’lara kadar karşılayan gazhane, 1993’te havagazı üretiminin sonlandırılmasıyla işlevsiz hale geldi. Gazhane kompleksinin bulunduğu alan ise bugün birinci dereceden kentsel-arkeolojik ve kentsel-tarihi sit alanı konumunda.

The Palimpsest Library, bir dönüşüm projesi. Program; 4.000 m2 parşömen inceleme ve muhafaza bölümleri, 3.000 m2 kamusal kullanım alanı ve kütüphaneden oluşuyor. “Palimpsest”, bilginin (dolayısıyla üzerine yazılı olduğu papirüs materyalinin) İskenderiye Kütüphanesi’nden çıkışını yasaklayan Mısır Kralı’na karşı Bergamalıların bulduğu yerel bir çözümdü. Deri parşömen defterlere yazılan yazılar, defter doldukça yıkanıp temizlenir ve yeniden yazılmaya hazır hale getirilirdi. Bu olaya dair bir kavram olarak palimpsest ilk kez 19. yüzyılda kullanıldı. Fransız şair C. Baudelaire ise hafızayı ve gerçekliği “yazıldıkça silinen”e benzetir ve onu palimpsest olarak adlandırır.

Vaziyet planı
Vaziyet planı
Planlar
Kesitler ve aksonometrik çizimler
Dönüşen yapılar

“Hatıralar hafızada birbirinden bağımsız durmaz, her hatıra öncekilerin üzerine yağar, onlara eklemlenir birbirinden ayrılmaz olur, birbirine karışır bulanır yeni şekillere bürünür hatta bazı yanılsamalara bile sebep olur, ama kaybolmaz. Tıpkı üst üste yağan karların birbirine karışması yapışması gibi hatıralar da hafıza da anlamlı bir şekilde birbirine yapışır.”1

Farklı zamanlara ait yazıların parşömene bıraktığı izler gibi farklı zamanlara ait yapılar da kentte çeşitli izler bırakır. Bu izler aynı arazide katmanlaşarak varlığını sürdürür. Yedikule Gazhanesi’nin izlerinin silinmesiyle birlikte kentsel hafızadaki yeri de yok oluyor.

The Palimpsest Library, Yedikule Gazhanesi’nin yıllar içindeki değişimlerinin izlerini proje alanına yeniden yüklemeyi öneriyor. Ortaya çıkan bu izlere arkeolojik kazı perspektifiyle yaklaşıyor. Wheeler-Kenyon metodu olarak bilinen arkeolojik kazı tekniği ile kazı alanları karelere bölünüyor ve numaralandırılıyor. Böylece arkeolojik kazı alanı olarak nitelendirilen proje alanı, arkeolojik araştırmaların sürdürülmesine katkı sağlıyor. Alanı yeniden işlevlendiriyor ve aynı zamanda yok olan hafızayı yeniden yaşatma imkanı sunuyor.

Kütüphane yapısı, gazhane yapıları ve rekreasyon alanları bu metod ile tasarlandı. Tasarımda sadece eski izler kullanıldı. Depolar, kazan daireleri, bostanlar ve park alanlarının izleri yeniden işlev kazandı. Bu yaklaşım bütün proje alanına bir sergi niteliği kazandırdı.

Tarihi gazhane yapıları, bugün sadece dış duvarları ile kalmış durumda. Bu yapılar; parşömenlerin muhafaza edildiği bölümler, araştırma bölümleri ve laboratuvarlar olarak yeniden işlevlendirildi. Yok olmuş kazan dairelerinin izleri ise araştırma bölümlerinin bulunduğu bölümü tanımlıyor. Diğer birimlerden köprüler ile ulaşılan bu bölümün çeperi eski parşömenlerin sergi alanı ve arşiv olarak kullanılıyor.

1 C. Baudelaire

Etiketler:

İlgili İçerikler: