Tarihe Eklemlenmek

Kannikegården projesi, kilise meclisi ve yerel halk için alternatif bir mekan sunarken, aynı zamanda binanın yerleştiği alanda keşfedilen tarihi kalıntıların sergilendiği bir müzeye dönüşüyor.

Kilise meclisi için tasarlanan proje, meclis üyeleri ve kilise çalışanlarının kullanacağı bir mekan olarak, katedralin tam karşında tasarlanmış. Yeni yapı, dini hizmetlerinin yanı sıra bölgedeki halk tarafından düzenlenecek konuşmalar, konserler ya da gösterimler gibi etkinliklere de ev sahipliği yapabilecek bir kurguya sahip olması planlanmış.

fotoğraflar: anders sune berg

İnşaat alanında arkeolojik kalıntılar bulunması ise süreci şekillendiren etkenlerden biri olmuş. Bulunan eserlerden bir tanesi ise tarihi 1100’lü yıllara uzanan tuğla bir manastır kalıntısı. Koruma altında olan bir tarihi değer projeye dahil edilerek, bölgenin tarihi katmanlarıyla tanışmaya fırsat veren bir sergi alanına dönüştürülmüş. Yapı, cepheden çatıya dönüşen yüzeyleri ile monotilik bir kütle tanımlıyor. Çevre yapıları takip eden eğimli, yüksek çatısı ve tercih ettiği ölçek ile yapı, meydan boyunca ilerliyor. Güneye bakan arka cephede ise duvar kırılarak mekanı içeri doğru çekiyor ve komşu yapıların daha çok doğal ışık ve hava dolaşımından faydalanması sağlanıyor.

Yine güney bölümde tasarlanan avluyu çerçeveleyen duvar ise komşu iki yapı ve sokak hattından ilerleyerek bir sınır oluşturuyor. Zemin kotunu saran cam cephe bir yandan kalıntıların korunmasını sağlarken, bir yandan da dışarıya karşı daha şeffaf bir katman oluşturarak sergilemeye izin veriyor. Yapının üst bölümü ise proje için özel olarak üretilmiş kırmızı-kahve tonlarındaki karolarla kaplı. Boyut olarak normalden daha büyük üretilen karolar kentin ve bölgenin karakterini oluşturan tuğla evleri andırırken, daha modern bir dil benimsiyor. Kaplamalar, balık pulları gibi üst üste yerleşerek yayılıyor ve pencereleri çerçeveliyor.

Etiketler:

İlgili İçerikler: