Mütevazı Yeni

EMRE GÖNLÜGÜR

Pastoral peyzaj içine ahşap, cam ve betonun uyumuyla yerleşerek, yapılı çevre kültürüne katkı sağlamayı amaçlayan T-Evi’ni Emre Gönlügür kaleme aldı.

Bir Ege kasabası olan Mordoğan’da, bir zeytinliğin içine yerleşiyor T-Evi. Mimar Onur Teke, evi emekliliklerinde toprağın çekimine kulak verip zeytinciliğe başlayan bir çift için tasarladı. Yılın belli zamanlarında, hafta sonu ziyaretleri için kullanılan bir yazlık olmaktan ziyade T-Evi, sahiplerinin kır yaşamıyla sonradan kurdukları yakın bağın ve bu bağın beraberinde getirdiği hayat tarzını benimsemekteki kararlılıklarının bir göstergesi. Yıl boyu oturulacak bir aile evi olarak tasarlanan yapı, aynı zamanda zeytin işleme, konserve ve reçel yapımı gibi çeşitli faaliyetlerin yapılabileceği çalışma ve depolama alanlarını barındırıyor bünyesinde.

fotoğraflar: ömer kanıpak, orhan kolukısa / yerçekim
plan eskizi
perspektif plan
sürdürülebilirlik şeması
yapı parça şeması
doğu cephesi görünüşü

Eve, dağ yamacına konumlanmış Çatalkaya köyüne çıkan bir patikayla ulaşılıyor. Arazi doğu tarafında denizi görürken, batı tarafında sırtını dağlara veriyor. Sık zeytin ağaçları arasına yerleşen yapı, dik beşik çatısı olmasa onu çevreleyen yoğun yeşil doku arasında kolaylıkla kaybolabilirdi. Bu ayrıksı unsur bir yandan peyzajı nazikçe işaretlerken bir yandan da yoldan geçenlerde bir merak duygusu uyanmasına vesile oluyor. Bu yönüyle T-Evi, sıradan yazlık evlerin yaygın olduğu pastoral bir peyzaj içinde “mütevazı bir yenilik” sunmayı amaçlıyor.

Tasarım, birbirine doksan derecelik açıyla yerleştirilmiş ve tutkallı tabakalı ahşap çatı kirişleri ile kapatılmış iki betonarme kabuktan oluşuyor. Deniz manzarasına hakim ve daha yüksek olan öndeki kabuk esas yaşam alanlarını içerirken, arkadaki alçak uzun kabuk yatak odaları, banyolar ve servis mekanlarını barındırıyor. İki hacim birbirlerinden belirli bir mesafeyle ayrılmış, arada oluşan boşlukta da mutfak ve yemek yeme alanını içeren camla kaplı başka bir hacim tanımlanmış. Bu şeffaf hacim bir yandan iç mekanın kamusal-özel alanları arasındaki irtibatı sağlarken bir yandan da evin iki yanındaki terasları birbirine bağlayan bir köprü görevi üstleniyor.

İç ve dış mekanlar arasındaki net dolaşım kurgusu, çeşitlenen yapı malzemeleriyle de destekleniyor. Betonarme duvarlar, yapıyı yere sabitleyen dikey düzlemler tanımlarken, yaşama ve uyuma alanlarını iki kanada ayırıyor. Cam ve çelik elemanlar, mutfak ve yemek yeme alanıyla özdeşleşen daha dinamik mekansal kullanımları içeren transparan bir çekirdek meydana getiriyorlar. Evi çevreleyen zarif verandayı oluşturan ahşap unsurlarsa yapının peyzaj içindeki sınırlarını çiziyor. Kullanılan malzeme çeşitliliğine rağmen tasarım, kuvvetli bir strüktürel netlik arz ediyor. Taşıyıcı duvarlar, çelik iskelet ve ahşap çatı makasları bir yandan kendi kimliklerini korurken bir yandan da iç ve dış mekanların tanımlanmasına katkıda bulunuyorlar.

Mimar aynı zamanda, malzemeler arasında yüzey özellikleri aracılığıyla bir ilişki kurma arayışında. Ahşap kalıplar içine dökülerek biçimlendirilen betonarme duvarlar, ahşabın doğal dokusunun izini taşıyor yüzeylerinde. Bu ahşap kalıplar daha sonra yapıyı çevreleyen terasta yeniden kullanılmış. Böylelikle işlenmemiş ahşabın dokusu T-Evi’nin hem dikey hem de yatay yüzeyleri boyunca kendini gösteriyor. Ayrıca, evin içinde dolaşırken, cephenin geniş cam yüzeylerinde aynı dokunun titreşen yansımalarını görmek mümkün. Tasarımı biçimlendiren beton, ahşap ve cam, izler ve yansımalardan oluşan kendilerine has, samimi bir dil konuşuyorlar aralarında.

T-Evi, doğanın içinde yabancılık çekmiyor. Beton yüzeylerin grisi ve ahşap elemanların ağırbaşlı tonları Akdeniz florasını ve çevre peyzajını tanımlayan jeolojik oluşumları yansıtıyor. Küçük hacimlere parçalanmış formuyla yapı, heybetli bir kütle arz etmekten kaçınıyor. Geniş açıklıklarıyla cam cepheler, iç mekanın teraslara doğru genişlemesini, zeytin ağaçlarıyla çevrili dış mekanların da bir nevi yaşam alanı olarak evin mekan kurgusuna dahil olmasını sağlıyor. İç ve dış alanlar arasında kurulan bu zahmetsiz bağ, günlerinin büyük bir kısmını açık havada geçiren ev sahiplerinin yaşam tarzına hitap ediyor. Gündelik rutinler için tasarlanan bu yarı açık çekirdek aynı zamanda sivil mimari gelenekteki “hayat” mekansal temasının çağdaş ve daha şeffaf bir yorumunu içeriyor.

Tasarım, yapının araziye herhangi bir yük getirmeden var olmasını amaçlıyor. Yapı, karbon ayak izini en aza indirmek için enerji tasarrufu sağlayan muhtelif teknolojilerle donatılmış. Güneş panelleri sıcak su tesisatını beslerken, çatıya yerleştirilen fotovoltaik paneller gündelik kullanım için elektrik üretiyor. Toprak zemine yerleştirilen ısı pompası da döşeme-altı ısıtma sistemini çalıştırıyor. Ancak daha da önemlisi, mimar evin tasarımının mevsimsel döngüler ve güneşin doğuşu ve batışıyla uyumlu olmasını gözetiyor. Yapının kütlesiyle zemin arasında bırakılan boşluk, aşağıdan hava sirkülasyonuna izin verirken, yaşam alanlarının pasif soğutulmasını sağlıyor. Merkezi çekirdeği delip geçen cam açıklıklar, iç mekanda hakim rüzgarlarla çapraz havalandırmayı mümkün kılıyor.

Plan kurgusu, yaz ve kış aylarındaki gün ışığı yoğunluğuna göre ev sahiplerine beton kabuğun iki ucuna konumlandırılmış yatak odaları arasında seçim yapma esnekliği tanıyor. Salonun hacmini yükselten asma kat, yapının sırtını verdiği tepelerin ardında nispeten erken batan akşamüstü güneşinden daha fazla faydalanılmasını sağlıyor. Böylece T-Evi, içinde yer aldığı tabiatın ritmi ve öğeleriyle bir diyalog kuruyor. Hiçbir tarafın diğerinden üstün olmadığı, taraflar arasında dengenin korunduğu bir diyalog hali bu.

Bu proje, uzun yıllar önce Peter Eisenman’ın bürosunda çalışmak üzere Türkiye’den ayrılıp New York’a yerleşen mimar için bir nevi eve dönüş anlamını taşıyor. Teke, Eisenman deneyiminin ardından Cenova’daki Renzo Piano Building Workshop’a katılarak, aralarında Isabella Stewart Gardner Müzesi’nin yeni kanadı, Milan’daki ex-Falck bölgesinin imarı ve Kimbell Sanat Müzesi’nin genişletilmesi gibi birçok projede çalıştı. Kimi özellikleriyle T-Evi, mimarın içinde yer aldığı çeşitli uluslararası projelerde edindiği deneyimleri yansıtıyor. Teke’nin özellikle ahşaba duyduğu şefkatin, aydınlık iç mekan tercihlerinin ve brüt betonun yüzey özelliklerine olan ilgisinin kaynağında yapımına sorumlu mimar olarak katkıda bulunduğu Louis Kahn’ın Kimbell Sanat Müzesi’ne ek olarak projelendirilen Renzo Piano Pavyonu deneyimi aranabilir.

T-Evi’nin tasarımı modern inşa pratiklerini ve estetik hassasiyetleri yansıtırken, yapı çevresine sağlamca kök salıyor ve yerin biricikliğiyle harmanlanıyor. T-Evi, her bir parçası başka bir yerde üretilerek birleştirilmek üzere alana sevk edilmedi; tasarım ve inşa sürecinde civarda yaşayan ustaların hüner ve becerilerinden faydalanıldı. Ahşap kalıpların daha sonra veranda için yeniden kullanılmasını da içeren tüm ahşap işlerini Mordoğanlı bir marangoz yaparken betonarme strüktürün inşasından da Mordoğanlı bir müteahhit sorumluydu. Proje, hem biçimsel hem de kavramsal manada evrensel bir mimari dil konuşmak için yerel kaynaklar ile bilgi ve becerileri seferber etmenin mümkün olduğunu göstermeyi amaçlıyor. Bu yapı, mimari faaliyetin merkezinden uzakta, kovansiyonel pratiklerin hakim olduğu bir yapı kültüründe, hem içinde yer aldığı bağlama duyarlı hem de mimari anlamda cesur bir tasarımı ortaya koyuyor. Tıpkı ev sahiplerinin kır hayatına verdikleri bağlılık sözü gibi T-Evi de içinde bulunduğu peyzajın yerleşim kültürüne kalıcı bir katkıda bulunmayı amaçlıyor.

Etiketler: